8 Mart 2013 Cuma

"Kadın" der Nazım...


Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran,
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır.
 
Nazım HİKMET




Güzel söylemiş Nazım... Her şey demiş; var, yok, insan, hısım, akraba...vs. Ama öyle coşmamak lazım, hakeden de olmak lazım. "Eskidendi o aşklar" deyip kestirip atmamak lazım... Güçlü kadın olmak güzel, emek vermek güzel ama tüm bunlar olurken sevmeyi unutmamak lazım. Aşk var, can var, can tanesi var. Koala gibi sarılıp, okaliptus gibi sahiplenmek, kabullenmek var işin özünde...

Elbet "Kadın" der Nazım ama bir de kadın der; naz'ım...

Sevebilen, hayat teşkalesinden zaman bulabilen, sevilme fırsatı bulan, sarılmayı becerebilen herkesin olsun 8 Mart, en çok da bu yıl benim olsun; "O" var diye :)

28 Şubat 2013 Perşembe

Balzamin...

Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili

Cemal Süreya

28 Haziran 2012 Perşembe

Teleskop!

Çok yakınlarda bir kuyunun içinden kafa çıkarma arzusu... Öte yandan birilerinin, bir şeylerle ilgili çözüm olacağına inanma arzusu... Kişi nefes alamadığı noktada ya çok bakımsız hale geliyor ya da dünyanın en güzel kadını/en yakışıklı adamı olup çıkıyor.

Yaşanılan, içte biriktirilen enerji yansıyor, o bulunuyor, geliyor, misafir oluyor...
Cemal Süreya'nın şarkılaşan şiiri kulakta fon oluyor. Birileri konuşurken o hep arkadan çalıyor. Haftalarca verilmeye çalışılan kilolar uçup gidiyor. Belki hafifleme isteği, belki de gerçekten hafiflik...

Rüyalar kundaklaşıp, pembe örtüler içinden nefes alan solukları tanımlıyor...

Zaman da bükülüyor... Belki 3 sene boyunca tadına varıp bakılamayan yarım ay, 2 saat içine bakıp, içini anlatınca anlam buluyor.

Tümü mucize olmamakla beraber zaman su gibi akıp gidiyor... ya da umulan o oluyor!

10 Haziran 2012 Pazar

Arınma...


Arınma; arınmak işi, temizlenme... Ruhun tutkulardan temizlenmesi...

Ruhunuzu tutkulardan temizlemeyi denediniz mi bilmem ama hiç duru olmayı, saçınızın renginden, teninizin renginden, tırnaklarınızın şeklinden, ten kokunuzdan mutlu oldunuz mu?

Yakın zamanda etrafıma bakıp anlayamadığım bir dedikodu kazanı güruhu mevcut. Hem de öyle böyle değil... Neden bu kadar ilgilendiriyor bir takım şeyler anlamak mümkün değil. Bir de başlarından hiç bir şey geçmemiş insanlar, başkasının başına gelen şeyi eleştiriyor. Geçen hafta facebook sayfamda da söylediğim gibi: "Onun yaşadıklarını yaşamamış olmanız, onu yargılayabileceğiniz anlamına gelmez...". Evet gelmez!

Herkes kendine dönüp baksın... İstediğiniz kadar eleştirebilirsiniz beni ancak zırt pırt saçlarının rengini değiştiren, anlamsız vakitlerde vücut sergisi çabasına giren kadınları/adamları sanırım hayatım boyunca anlayamayacağım... İnsan nasıl kendini sevmez? Ya da bu kadar mı sevmez?

Korkmayın bütün uzuvlarınız yerinden size bakıyor, bir yere kaçmıyorlar... Bir rahatlayın, gevşeyin... Hayat güzel, sessizlik güzel, kendi kazanınızda kaynayın, uzak durun...

Yukarıdaki fotoğraf gerçek bir huzur resmidir benim için... İki bisiklet hızdır, yavaşlıktır, sohbettir, bir taş duvarın üzerinden aşağıya ayak sallandırmaktır, özlemdir, masumiyettir, rimelsiz hafta sonudur, candır, tanedir, arınmadır, ateştir...

29 Şubat 2012 Çarşamba

Küçük Prens...


Sonunda dünyadan biraz bezgin düşen Küçük Prens tekrar gezegenine dönmeye karar verdiğinde çölde tanıştığı zehirli yılana kendini sokturur: ‘Ayak bileği hizasında sarı bir kıvılcım çakar gibi oldu. Bir an durakaldı, bağırmadı. Bir ağaç gibi yavaştan düştü. Kumdan dolayı ses bile çıkmadı. Şimdi biraz teselli olmuş gibiyim. Tam değilse bile… Ama biliyorum gezegenine döndü çünkü gün ışıdığında vücudunu bulamadım. Ağır değildi… Ve geceleri yıldızları dinlemesini seviyorum. Sanki beş yüz milyon çıngırak…’ Mevcut olmayan bir koyun gerçeğinde başlayan ‘Küçük Prens’ yine mevcut olmayan bir vücut gerçeğinde noktalanır.

24 Ocak 2012 Salı

Murpy: güzel günlerin habercisi...




güzel günlerin kapıda olduğunun sinyalleri gelsin diye edilen dua! artık işe yararsan fena olmayacak...

seviliyorum tabi, bunun özgüveni ve havalı duygusuyla nefes almak çok keyifli oluyor... yüksek lisans bitiyor, harika özel günler çok yakında...vs. ammavelakin Murphy de hep koluma girmiş bana refakat ediyor sağolsun, çok sever beni... tabi bilmeliyim ki Murphy ne kadar yanımda olursa harika günler geldiğinde o kadar rahat nefes alabileceğim.

heee bu arada ben markacı olmak üzereyim, sıra şarkıcılıkta... mmm Murphy! bildiğin iyi bir müzik okulu varsa adını sakla ve kimseye söyleme olur mu tatlım?

2 Ocak 2012 Pazartesi

velev ki İran'dasın...

velev ki fotoğraftaki poz yasa dışı...

velev ki müzik dinlemek yasak...

velev ki internete girmek yasak...

velev ki dostlarla tokalaşmak yasak...

velev ki aşk filmi izlemek yasak...

velev ki kapalı kapılar ardına sığınmak için zaman kolluyorsun...

velev ki baş örtün saçından sıyrıldı...

velev ki tuhaf yaşam koşullarına rağmen sürekli gülümseyen insanlarla zaman geçiriyorsun...

velev ki...

yaşam çetin, kadın-erkek ayrımı olmadan pek de tatlı değil...

velev ki Türkiye'desin!